Suriyeli Meselesi

Özellikle sosyal medyada gün geçmiyor ki Suriyeliler üzerinden bir tartışma olmasın.

Türkiye’de Ne Kadar Suriyeli Var?

Önce bazı rakamlara bakalım: 10 Nisan’da yayınlanan bir yazıda Türkiye’de bulunan Suriyelilere dönük bir istatistik verilmiş. Toplamda 3,630,767 Suriyeli bulunuyor ve bunun 139,833 kişisi geçici barınma merkezlerinde bulunuyor. Bugüne kadar yaklaşık 80 bin Suriyeliye vatandaşlık verilmiş. 32-33 bin kadar Suriyeli ise çalışma izni almış.

En çok Suriyeli 500 binin üzerinde İstanbul olmak üzere Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay, Adana, Mersin şeklinde yoğunluklu olarak bulunmaya devam ediyor. Toplamda ülke nüfusunun % 4.4’ü oranında Suriyeli ülkemizde bulunmaktadır. Geri dönen Suriyeli sayısı ise 315 bin kadar olmuş.

Lübnan, Ürdün, Irak gibi yakın ülkeler ile Suriye içinde farklı bölgelere göç eden Suriyelileri de dahil ettiğimizde yer değiştiren insan sayısı 13 milyon olarak açıklanmaktadır. Bununla birlikte Avrupa’ya giden Suriyeli sayısı ise 1 Milyona yaklaşmış.

Yani bir ülke düşünün ki altüst olmuş, nüfusun üçte ikisi yerinden olmuş, şehirler yıkılmış, dünyanın çeşitli terör örgütleri, orduları adını bile kesin olarak koyamadıkları düşmanla yeni nesil bir savaşın içerisindeler. Yani birileri gelmiş, işgal etmiş ve onlara karşı sürdürülen bildiğimiz klasik manada bir savaştan bahsedemiyoruz.

Türkiye’de bulunan 3 milyonun üzerindeki Suriyeli’nin içinde her türden insan bulunmaktadır. Her türden karakterde, iyi veya kötü diyebileceğimiz insanlar. Aynı zamanda bize aslında hiç yakın bile olmayan, bildiğimizi sandığımız ama pek bilmediğimiz bir Arap kültürünün taşıyıcıları. Evet, bu kültürü ve davranışları özellikle büyükşehirlerde yaşayan insanımız pek sevmiyor. Onların kendileri için normal olan hal ve hareketleri, davranışları bizlere ters gelebiliyor.

İçlerinde 1 tanesi bile kötü birşey yapsa, biz o bir şeye şahit olsak, hemen bunu genelleştiriyoruz. Bir hırsızlık vakası mı oldu, sanki tüm Suriyeliler bunu yapıyor. Kavga mı ettiler, hemen damgalıyoruz; dileniyor mu, anında hepsi öyle oluyor.

Suriyelilerin hepsi elbette fakir değil. Ama çok azı iyi şartlara sahip.

Evet çok söylenen bir söz var: Ülkelerine dönsünler? Nereye? Halen savaşın sona ermediği, belki artık dönüp yerleşecekleri bir evin bile olmadığı, iş bulma şanslarının olmadığı bir ülkeye mi? Eğer canınızdan emin olamazsanız, kendi evinize girer misiniz?

Gidip savaşsınlar, bizim askerimiz ölürken, onlar burada keyif çatıyor. Evet bir kısmı zaten orada ve savaşıyor. Bunu söyleyenler genellikle hayatında savaşın içinde olmayı bırakın, hiç silah sesini canlı olarak bile duymamıştır eminim. Ayrıca gidip kiminle savaşacaklar? Bizim askerimiz ise bizim için oradalar, Suriyeliler için değil.

Çok duyduğumu bir başkası ise şöyle: Biz onlara bakıyoruz, 37 milyar dolar harcamışız, yeter artık. Yardım etmeyelim.

Evet maalesef uluslararası örgütlerden söz verilen paralar çoğunlukla gelmediği için ülke olarak karşılamak zorunda kaldık. Adamlar çalışsa zaten ucuz işgücü olarak kullanılıyor, kayıtsız, sigortasız olarak çalışıyor ve çalıştırılıyor. Çalışmasa yan gelip yattı oluyor. Hem yardımı keselim, hem çalışmalarına engel olalım peki ne olacak? Aç kalan insan ne yapar? Ucuz ve kaçak işgücü olarak kullanıldıklarında atın o üzerinizdeki köle tavrını ve Suriyeli işçiye değil, kızacaksanız patrona kızın, Suriyeliye eşit ücret vermediği için kızın! Gördüğümüz birkaç sahil, birkaç nargile fotoğrafı Suriyelileri bir bütün olarak maalesef temsil etmiyor.

Bunu ilk başlarda çok daha fazla duyuyorduk: Devlet hiçbir şey yapmıyor, kim gelse alıyor. Kapatsın kapıları, gelemesinler.

Ne kadar kolay değil mi? Bir gün böyle birine, farzetki karşı komşun can havliyle kapına dayandı ve kendisini öldüreceklerini söylüyor, almaz mısın? diye sormuştum. Aynı şey değilmiş. Evet aynı şey, ancak kendi başına gelince anlayacağın bir aynı şey.

Düşünün ki çat kapı akşam saatinde 5 kişi olarak akrabalarınız geldi, hem açlar, hem yatıya kalacaklar. Allah Allah, niye hazır değilsiniz, yeterince ekmek mi yok, misafirler için yatacak yeterli yeriniz mi yok? Niyeki?

Evet böyle bir mülteci, sığınmacı akışının hazırlığı tastamam olamaz. Milyonlarca insan için kısa sürede nasıl bir hazırlık yapılabileceğini düşünüyordunuz? Değil kısa sürede yıllar içinde bile olmaz.

Devlet olarak, millet olarak elbette eksiklerimiz, hatalarımız var. Bu eksikliklerin hatta yapılan hataların sonucunda çözümü gittikçe zorlaşan bir durumla karşı karşıya kaldık. Görünen o ki bu meseleyi halen nasıl çözeceğimizi bilmiyoruz. Parça parça çözümlerimiz var ve uyguluyoruz. Belki de başka bir yolu bile yok.

Çalışma izni, vatandaşlık vermediğimiz için resmi olarak çalışamayan, işyeri açamayan insanlar; gayriresmi olarak bunu yaptıklarında göz yumuyor yahut görmezlikten gelerek işlerini yürütmesini sağlıyoruz. Bu ise bir bakıma kendi insanımızla eşit olmayan şartlarda bir rekabete neden oluyor. Daha ucuza ve daha uzun çalışan işçiler nedeniyle iş kanunu çerçevesinde çalışan insanımızın işsiz kalması (Ki ihtiyaçlarından ötürü gelen mecburiyet nedeniyle o iş ve şartları kabul etmek zorunda kalıyorlar); her türlü denetimden uzak açılmış işyerlerinden ötürü oluşan haksız rekabet nedeniyle işleri azalan, kapatmak zorunda kalan kendi esnafımız abartıldığı kadar olmasa bile bir gerçeğimiz. Bir nevi Suriyeliler lehine yapılan bu pozitif ayrımcılık, görmezden gelme, göz yumma, nihayetinde Suriyelilere karşı hoş olmayan duyguların artmasına neden oluyor. Bu bahsettiğimiz durum aslında çok az Suriyeli için geçerli iken artık o yerleşmiş genelleştirme alışkanlığımız devreye girdiği için nefreti büyütmek de kolay oluyor. Maalesef belki uygulayabilecekleri bir yasal düzen olmamasından kaynaklı belediyeler bu durumu çözmek yerine yeni bir sorun ortaya çıkarıyorlar.

Ama tüm bunlara rağmen, hatta ırkçı bir niteliği bile olan tüm bu söylemlere rağmen ben bizim insanımızda böyle bir ırkçı damar olduğunu düşünmüyorum. Kızgınlar ve tepkililer, söylemlerinde ucunun nereye varacağını hesap edemiyorlar ama özlerinde ırkçı değiller. Aynı insanları Aylan bebeğin o canyakıcı fotoğrafını gördüklerinde verdikleri tepkilerden biliyoruz.

Sokaktaki dilenciler, aylak aylak gezenler, hastane gibi yerlerde sürekli karşılarına çıkmalarından ötürü tüm Suriyelilerin öyle olduğu algısına da dönüşüyor. Özellikle sosyal medyada pohpohlanan, yalan haber ve bilgiler bu duruma tuz biber ekmektedir. Ben halen bunlara nasıl inanıyorlar diye şaşırırken, en aklı başında bildiğim insanların bile bu paylaşımları ve yorumlarını görünce durumun ne derece zor bir noktada olduğunu anlıyorum. Her ne kadar doğru bilgi peşinden paylaşılsa bile yanlış olan bilgi daha hızlı yayılıp, daha etkili olmaktadır. Ki inanmaya teşne kitlenin varlığı malumdur. Bu insanları da ikna etmek zorundayız. Suriyelilerin yasal statülerini halk olarak bilmiyoruz; zamanında ve doğru bilgilendirme konusunda sıkıntılar herkesin malumu olup bu nedenden ötürü bu eksiklikler, yanlış bilgilendirmeler karşılıklı çatışma ve negatif duyguları kabartıyor.

Peki Suriyeliler Geri Dönecek mi?

Tarihte tersine göç pek görülmüş değildir. Suriye’deki durum devam ettiği sürece bu insanların ülkemizde kalma süreleri arttıkça dönme oranları da iyice düşecektir. Yani durum ne kadar geç düzelirse; düzelme sonrası gidiş oranı da o derece düşecektir. Birkaç sene sonra geri dönmek üzere Almanya’ya giden işçilerimizin bile ne kadarı döndü? Açıkcası yakın dönemde Suriye’de uygun şartların oluşacağına dair bir emare görülmüş değildir.

Bugün dönmeyi düşünen pek çok Suriyeli zaman ilerledikçe bu düşüncelerinden vazgeçmeye başlayacaktır. Özellikle Türkiye’de doğan çocuklar büyüdükçe bu iş daha zor olacaktır. Ya Türkiye’de kalma yahut Avrupa ülkelerine geçişi zorlayacaklardır. Ama geri dönen az olacaktır.

Yani biz istesek de, istemesek de bu insanlar artık aramızda olacaktır. Ama oturum, ama çalışma izni, ama vatandaşlık alma yoluyla bu olacaktır. Bizim yapmamız gereken bu süreci hem onlar, hem bizim toplumumuz için en sancısız şekilde çözmek olacaktır.

Hadi bugün dönüş yolu açıldı deseniz en az 1 milyon Suriyeli geriye gitmeyecektir. Bu 5 sene sonra 2 milyona, 10 sene sonra 3 milyona rahatlıkla çıkacaktır. (Rakamlar kişisel tahmin, fazlası bile mümkün)