Bizzat Kendim

Ankara’da doğar. Bugün dönüp geriye baktığı zaman aslında iyi bir çocukluk geçirdiğini düşünmektedir. Mahalle atmosferinde, sokaklarda geçen bir çocukluk. Her türlü sokak oyununun oynandığı, mahalle küfürlerinin pek kullanmasa bile öğrenildiği zamanlar. Sokak hayatından ötürü o kadar uslu olmasına rağmen annesinden dayak bile yediği vakidir. Mahalle mektebi olan Nenehatun İlkokulu’na yürüyerek gidip gelir, o zamanlar servis yok, kimse de servis nedir bilmez. Gayet başarılı bir öğrencilik dönemi olması sayesinde veli toplantılarına giden annesinin gururlandığı dönemler. Balgat Ortaokulu’na kaydolur, yabancı dili Fransızca olur ve daha okula başlamadan sadece sözlükle Fransızcayı hayli söker. Yine pekiyi dereceyle mezun olur. Bu dönemde Tekvando sporuna da başlar. Mavi-kırmızı dereceyi bile alır ama geçirdiği ufak bir sakatlık sonrası verdiği aradan sonra devam etmez. Zaten yeterince esnek bir vücudu olmadığından iyi bir sporcu olması zordur. Peşinden Ankara Cumhuriyet Lisesi gelir. Farklı bir semtte olduğundan ötürü önce okula kaydını yapmak istemezler. Dönemin okul müdürü ile görüşürler, ortaokul diplomasındaki pekiyiden ötürü dönemin okul müdürü kaydının yaptırılması talimatını verir. Lisede MEB eğitimindeki problemi farketmiştir ve derslerle ilişkisini zayıflatır. Fen/Matematik sınıfında olmasına rağmen sosyal bilimlere ilgisi başlar ve bolca okuduğu dönemlerdir. Genel notları düşse de yine ortanın üstündedir. Keyifli bir lise dönemi sona erer.

Lise sonrasında her Cumhuriyet Liseli gibi ODTÜ’ye girmek tek arzusudur. Puanlama sistemindeki değişiklik, son sınıfta öğretmenlerdeki kalitesizliğin etkisiyle de fen bilimleri derslerine olan nefretten ötürü çok az soruyu cevaplar; Matematik ve Türkçe’deki başarısı ile sırayla yazdığı bölümler içinden Maden Mühendisliğini kazanır. Mesela İTÜ İnşaat yazsaydı, puanı yeter, gitseydi sonradan değiştirir miydi bölümü, bilinmiyor. Hazırlık sınıfı ve sonrasında birinci sınıfı okur ama bölümü sevmez, sıkıcı ve keyifsiz gelir. Dersler pek zor olmasa da bir gelecek kaygısı başlamıştır. Ömür boyu istemediğin meslek mi, yoksa yol yakınken baştan almak mı? Bölümün anfisi bile çok havasız gelince, madenleri düşünmek bile istemez. Aynı yıl üniversite sınavına hiç hazırlık yapmadan girer; daha fazla istediği, tam benlik olarak düşündüğü Endüstri Mühendisliği bölümünü kazanır: Anadolu Üniversitesi. Okulun ortalarına doğru üniversite ikiye bölününce diplomasını Osmangazi Üniversitesi olarak alır. Çok başarılı öğrenci olma derdi yoktur; pek zorlanmadan mezun olur. Okul döneminde yaptığı en iyi şey bolca kitap okumaktır; herkes sınavlara çalışırken o okumayı tercih eder. Harçlıklarının önemli bir bölümü kitaplara gider. Cemil Meriç’i keşfettiği ve harıl harıl okuduğu dönemler. “Her düşünceye saygı” Meriç’ten öğrendiği en önemli düstur. Yine aynı dönemde bilgisayar ve internetle tanışır. Türkiye’de interneti ilk kullananlardandır. Sonrasında da internet hayatının bir parçası olur.

Üniversite sonrası kararsız bir dönem. Tecrübesiz olduğundan iş başvuruları olumsuz cevaplanır, askerliğini yapmadığı için işe kabul edilmediği günler. Askere gitmek istediğinde ise 1 sene sonrasına atarlar. Bu arada gördüğü ilan üzerine Devlet İstatistik Enstitüsü’nün sınavla İstatistik İhtisas Uzmanlığı programına öğrenci aldığını görür ve sınava girip başarır. Keyifli bir eğitim ve arkadaşlık dönemini başarıyla bitirir ve hemen peşinden askere gider. İstanbul Küçükyalı’da bulunan Levazım Okulu sonrasında Balmumcu’da bulunan Jandarma Dikimevi’nde 257. dönem yedeksubaylığını tamamlar. İstanbul’a ilk gidişi askerlikle birlikte gerçekleşmiştir.

Askerlik sonrasında bir süre Ankara’da kaldıktan sonra yeniden İstanbul ve çalışma hayatına başlar. Bir danışmanlık şirketinde daha yeni yeni canlanmaya başlayan internet üzerine çalışma sonrasında Aktif Dağıtım şirketinde uzman olarak işe başlar. Bu dönemde hem öğrenir, hem öğretir. Şirket içerisinde pek çok değişiklik sürecinin içerisinde yer alır. Türkiye’de ilk ve çoğu zaman dünyada ilk uygulamaların geliştirilme süreçlerinin içinde, başında yer almaktan keyif alır. 5. yılın sonunda ayrılıp ve Metro grubunun Güneşli Mağazası’nda işe başlar. Sıkıcı çalışma ortamı, nispeten düşük ücret, ancak çok uzun yıllar çalışarak alınacak ünvanlar, araştırma ve geliştirmelerin dışında bir iş hem basit hem de yetersiz gelir. İK’nın kasıtlı olarak yanlış bilgi vermesinin kurbanıdır. Aktif Dağıtım’daki yönetim değişikliği ile birlikte, eski çalışma arkadaşlarından gelen yeniden çalışma taleplerini geri çeviremez ve tekrar başlar. Artık daha tecrübeli olduğu dönemler. Çok güzel işler yapılır. Cep telefonunun bir iş yapma aletine dönüştürülme sürecinin tamamen içinde yer alır. Stratejik dönüşümlerin gerçekleştiği zamanlar. Yazılımından, satın alınmasına, operasyonun uygulama süreçlerinden, tüm ortaya çıkan sorunların çözümü ve süreçlerin eğitimlerine kadar. Zaman içinde oluşan yönetim değişiklikleri ile birlikte yeni üst yönetimle iş anlaşmazlıkları başgösterir. Dürüstlük, samimiyet, bilgi ve birikimin önemsenmediği bir yapı içerisinde mücadelesini verir ama sonuç getirmez. Kimi kimi şikayet edeceksin durumları ortaya çıkmıştır. Ya herşeye göz yumup salla başı al maaşı yapmalıydı yahut ayrılmalıydı. Yaptığı işlerin, çıkardığı geliştirmelerin usülsuz çalıştığını düşündüğü yönetim ve beraberindekilere yaradığını da düşündüğünden istifa eder. Anlaşmazlık içerisinde olduğu yönetimin usülsüzlüklerinin ancak 2-3 sene sonrasında ortaya çıkarılıp görevden alınmalarını öğrendiğinde şirketin haline üzülür.

 

Yine benzer sektörde yer alan Yurtiçi Kurye firması ile görüşmeleri sürdürür, dönemin genel müdürüne bir sunum yapar ve Operasyon ve İş Geliştirme Müdürü olarak çalışmaya başlar. Hızla işe girişir, düzenlemeler yapılır ve kısa sürede çok fazla yol kat edilir. Tüm yazılım elden geçirilip, artık kullanılır hale gelir, operasyonel sorunlar tek tek ortadan kalkmaya başlar. Şirkete bir düzen gelmeye başlamıştır. Şirketin kendisine bir ufuk çizememesinden ötürü gelecek olmadığını görür, ayrılır. Yine aynı durum vardır: ya başını sallayıp maaşı alacaksın ya ayrılacaksın. Bulunduğu 1 senelik süre zarfında 3 genel müdür ile çalışır. Hantal yapılar, kurumsallaşma gömleği giyme adına kurum olamamış yerlerde içi sıkılmaktadır.

 

Bir yandan İstanbul’a fotoğraf çekmek için gelen arkadaşlarına şehri gezdirirken yavaş yavaş fotoğrafa merak salar. Kendi makinesini edinir ve artık her baktığı yerde fotoğraf görmeye başladığı dönemler gelir. Bu arada İstanbul’u iyice tanır, okur, araştırır. Tarihi ve doğal güzelliği olan her bir noktasını keşfeder. Özellikle tarihi yarımada,
Eski İstanbul üzerinde ayak basılmadık yer, görülmemiş eser neredeyse bırakmaz. Bu konuda kendi arşivini oluşturur. Çok iyi makinelerle çekilmiş fotoğrafları olmasa bile, nerede fotoğraf çekilmesi gerektiğini bilir. Fotoğraflarını internette yayınlar. Birkaç uluslararası yayın için fotoğraf taleplerine verilen olumlu cevap sonrasında yayınlananlar da olmuştur. Halihazırda pek çok yerde kendi çektiği fotoğrafları izinsiz bile olsa yayınlanmaya devam eder.

Fotoğrafla birlikte daha çok gezmeye başlar. Tarihi bölgeler, antik kentler, doğal güzellikler ilgisini çeker. Ülkenin güneyi ve batısını gezer. Doğu Karadeniz bölgesini tek başına turlar. Gezilecek çok yer vardır ama parası olduğunda zamanı, zamanı olduğunda parası olmaz. Türkiye’de ayak basılmadık bir yer kalmasın der; Dünyada Güney Amerika, Orta Afrika ve Orta-Uzak Asya’yı görmek ister. Land Cruiser’a hayrandır ama sahip olmanın hayal olduğunu da düşünür.

Sonra yolu Kiev’e düşer. Bir kargo firmasının sistem geliştirmelerini yönetir. Rusçayı bir türlü istenen seviyede sökemez ama İngilizcesi ilerler. Fotoğrafa daha fazla zaman ayırır. Ekipmanını da geliştirir. Tatil dönemlerinde Türkiye’de eksik kalan gezilerini tamamlamaya devam eder. Kiev’i ise doğma büyüme Kievliden iyi bildiği söylenir.