İstanbulopedi’den Kültür Envanteri’ne Bir Proje Hikâyesi

2006 yılında kompakt bir fotoğraf makinesi alarak fotoğraf çekmeye başladım. İlgim direkt olarak manzaralara ve tarihi eserlere dönük oldu. Fotoğraf beraberinde gezmeyi getirdi. Gezmek, daha çok gezme arzusunu depreştirdi. Gezdikçe daha fazla tarihi eserle karşılaştım. Fotoğrafları internete yüklerken artık isimlendirme zorlaşmaya başlamıştı. Başta İstanbul olmak üzere ülkede nereye gitsem karşıma çok sayıda kültür varlığı çıkıyor ama ne olduklarına dair bir bilgiyle karşılaşamıyordum. Tanımlama en büyük zorluk olmaya başlamıştı. Elimde onlarca, yüzlerce çeşme fotoğrafı vardı ama isimleri neydi, onları nasıl tanımlamalıydım? Kitaplara ve ansiklopedilere başvurmaya başladım.

O dönem google haritalar bu derece etkili değil, konumdan hareketle bulması çok zor. Adını bulsak bu sefer hakkında internette bilgi bulması çok zor. Ne wikipedia bugünkü kadar zengin, ne de birkaç forum dışında bilgi bulmanız çok zor. Ki benim ilgilendiğim alanlarda bu tarz bilgileri bulmak hepten zorlaşıyor. O nedenle gidip 8 ciltlik İstanbul Ansiklopedisi’ni almıştım. Ama bu sefer en büyük sorunum adını bilmediğim bir eseri ansiklopedi maddesinden bulmaktı. Sayfa sayfa tarayıp ansiklopedilerdeki fotoğraflardan benzeterek bulduğum çok sayıda yer oldu.

2008 gibi yazılım şirketi olan arkadaşları ikna ederek İstanbul Ansiklopedisi’nden mülhem olarak ismini koyduğumuz istanbulopedi projesine başladık. Temel olarak İstanbul Ansiklopedisi’ni alarak hem eserlerin isimlendirmelerini yapıyor ve konumları belirliyor, bir yandan kategorilendirmeleri yapıyor, etiketler ekliyor, çektiğim fotoğrafları ilgili başlıklara yüklüyordum. O günün teknik imkanlarına göre çok başarılı bir yazılım tasarımı da yapmış, özellikle kategorilendirme mantığını çok güzel oturtmuştuk. Hatta test olarak internete açık olan sitede henüz pek içerik olmadığı halde google pagerank’ı direkt olarak 4’ten başlamıştı. Şöyle düşünün ki bir sitenin pagerank’ının aylar sonra 2 olması bile başarıyken, en büyük sitelerin 5-6 seviyesinde olduğu bir dönemden bahsediyorum. Benzersiz içeriğimiz çok fazlaydı ve aradığınız çoğu eser için google’da tek bir sonuç geliyordu. Öyle bir zaman vardı evet. Google tek sonuç getiriyordu. 🙂

O dönem proje ile alakalı dosyaları google docs’da oluşturuyordum. Demekki 2008 Ağustos ayı gibi başlamışız.

Sonrasında beklediğim ve istediğim düzenlemeler konusunda dönüşler kesilmeye başlayınca ister istemez proje rafa kalktı. Kendi kendime finanse etmemin mümkün olmadığı bir dönemdi. Finanse etsem kime yaptıracağım gibi soruların cevapları pek yoktu. Düşünüyorum, o gün devam etseydik bugün kimbilir nasıl bir noktaya gelebilirdik.

Fakat ben fotoğraf çekmeye ve Google Earth üzerinde işaretlemelere devam ettim. Projeyi hayata geçirebileceğimi biliyordum ama zamanını tahmin edemiyordum. İstanbulium üzerinde blog yazısı ile pek çok kültür varlığını da grupladım, gezi yazıları ile iyice geliştirdim. Ama kesmiyordu. Aklım hep bütüncül bir projenin hayata geçirilmesiyle meşguldu. O arada yurtdışına taşındım. TR’ye her geldiğimde ülkeyi gezmeye başladım. Bu süre zarfın biri 3,500 diğeri 5 bin km olan 2 turu da üstüste yaptım. Elimde hem fotoğraflar hem konumlar sürekli birikiyordu. Duyduğum, gördüğüm her yere ait kaydı tutuyordum. 2018 gibi Google Maps kullanarak, türler bazında haritaları ayırdım ve aynı alan adıyla projeyi açtım. Çok içime sinmedi, çünkü istediğim aslında bu değildi. Ancak projeyi birlikte yürütebileceğim, kod tarafını emanet edebileceğim kimseyle karşılaşamadım. Projeyi ortaya dökersem bakarsın birisi çıkar diye bir umudum vardı.

Derken karşıma Erdem çıktı. Benim tam istediğim olmasa da benzer mantıkla daha konsept bir projeyi geliştirmişti: Anadolu Yazıtları. En önemlisi ise harita vardı. Kendisine ulaştım ve durumu anlattım. Benzer konulara meraklı olması konuşmamızı kolaylaştırdı. Başarabileceğimiz konusunda çekiniyordu ama bir şekilde başladık. Ben elimde birikmiş verileri derleyip toparladım ve 1 Aralık 2019’da sitenin ilk versiyonunu 7700 kültür varlığı kaydıyla açtık.

En başta olur mu, olmaz mı şeklinde denemelerimiz, şehir isimlerini sıfırdan ekleme şeklinde hamaliyesi bol işlerimiz oldu. En son geldiğimiz aşamada 5 aşamalı bir konum tanımlamasına girdik. Hatta sadece Türkiye sınırları içindeki kültür varlıklarını değil Balkanlar’dan Afganistan’a ortak hafızamıza ait kültür varlıklarını da işaretlemeye başladık. Sadece işaretleme yapmıyoruz elbette. Hem ilgili parametreleri tanımlıyor, hem de içerik ve fotoğraf da ekliyoruz. Ama içerik ve fotoğraf kısmı halen istediğimiz zenginlikte değil. En azından ben kendi sahip olduğum binlerce fotoğrafın henüz çok az bir kısmını ekleyebildim.

Henüz istediğimiz noktada olmasak bile ilk başladığımız günlere göre hayli ilerleme kaydettik. Sürekli yeni bir özelliği devreye alırken yeni nokta sayısını da arttırıyoruz, mevcutları güncelliyoruz. Her geçen gün onlarca nokta eklenirken, yüzlerce nokta ile alakalı da güncelleme oluyor. Aramıza onlarca kültür elçisi katıldı. Onların da katkıları hızla büyüdük. Dijital Beşeri Bilimler alanında söz söyleyebilen bir yapı oluşturduk.

İlk döneme göre teknik anlamda geldiğimiz nokta hayli ilerde. Ama birkaç sene sonrasında olmak istediğimiz noktanın ise çok gerisinde. Olanaklar elverdikçe yapılabilecekleri biliyoruz en azından.