MARUF 19’daki konuşmam: Kentsel bilgi üretme ve farkındalığı artırma imkanı olarak dijital medya

Marmara Urban Forum’un 1-3 Ekim 2019 günlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde yapılan forumlardaki ‘Kentsel bilgi üretme ve farkındalığı artırma imkanı olarak dijital medya’ konulu oturuma beni de katılımcı konuşmacı olarak davet etmişlerdi. Forumda bazı oturumları takip ettim, bazısını da not ettim, daha sonra Youtube üzerinden seyredeceğim.

Öncesinde bizim oturumun 3 turda yapılacağı konusunda tüm katılımcılar mutabık kalmıştı. İlk turda 2-3 dakikalık kısa bir tanıtım, ikinci turda digital medya ortamı konusunda genel bir değerlendirme ve son bölümde gelecek beklentileri ve öneriler olarak karar verilmişti. Son 2 tur ise 5’er dakikalıktı. Yani konuşmacılar bu doğrultuda hazırlık yapmalıydı ve moderatör bunlara dikkat etmeliydi. Ben de bu doğrultuda konuşmamı metin haline getirip hazırladım, 5-6 dakika süren her bölümü duruma göre, hatta önceki konuşmacılarla tekrar düşmemek için o esnada kısaltıp en fazla 5 dakikada bitirecektim. İlk turdaki tanıtımda da oluşturduğum siteleri tanıtmak için sunuma ekleme yapmıştım. O bölüm nedense ekran da aktif olmadı, sadece sözlü olarak bahsetmiş oldum.

1 Moderatör ve 5 konuşmacı ile 6 kişi. 90 dakika sürecek oturum için adam başı toplamda 15 dakika diyebiliriz. Oturum sıralamasına göre ben en sonda idim.

Oturduğumuz bölümde 3 ekranın ikisinde büyük ekrandaki görüntü, diğerinde ise kronometre vardı. 4. ve 5. konuşmacıya kadar bu kronometre çalışmadı. Moderatör de zaman konusunda müdahil olmadı. Dolayısıyla konuşmacılar sürelerini aştılar. Tabi 4. konuşmacı da aşınca, ben artık diğer tura geçilemeyeceğini anladım. Programım bozuldu. Kalan süreye nasıl sıkıştırırım diye hızlıca düşünmeye başladım. O nedenle biraz bocaladım işin aslı. Tabi ekran ve konuşma tecrübesizliğim de belli olmuştur.

Orada iken SAM blog yazarları ile yüzyüze tanışma olanağım da oldu. Ayrıca Mimarın Mutfağı podcast yayını için sözleştik. İstanbul’da iken onların da vakti uygun olmadı. Dönünce yapacağız.

Konuşma için hazırladığım metni arşivlenmesi için buraya da yapıştırıyorum..

2. tur:

Digital Medya Nedir?
Aslında digital medya dediğimizde temel olarak interneti anlıyoruz. Internet üzerinden yazılı, görsel ve işitsel olarak yayın yapmak diyebiliriz. Bunu bazen kendi sahip olduğumuz ortamlarda yaparken, aslında çoğunlukla bize ait olmayan şirket ve kurumların oluşturduğu ortamlarda yapıyoruz. Mesela yazılar için blogger, sadece fotoğraflar için flickr, videolar için youtube, makaleler için academia gibi düşünebilirsiniz. Bunun haricinde pek çok kişi facebook, twitter, pinterest gibi ortamlarda da içerik üretip sunuyorlar. Bunlar da bildiğiniz gibi internetin devleri.

Peki Sosyal medyada en çok neler ilgi çekiyor? Twitter örneği
Digital medyada, daha doğrusu sosyal medyada en çok ilgiyi aslında insanların negatif duygularına hitap eden paylaşımlarda görüyoruz. Slaytta gördüğünüz paylaşımları Twitter’dan 2014 ve 2015 yıllarında yapmıştım. İlkinde çektiğim fotoğraf 2008 yılından. İstanbul’un nişan taşlarını İstanbulium’da yazmak için gezmiştim. İkincisini de İstanbul’a geldiğim bir dönemde 2015 Ocak’ta yayınlamıştım. Bakarsanız pek de fazla etkileşim almadığını görürsünüz. Sonradan özellikle blog’tan fotoğraf alınıp itinayla köşesine koyduğum isim kaldırılıp dolaşıma sokuldu o günden sonra. Twitter’da Facebook’ta buna benzer paylaşımlara onlarca kez rastladım. Bakın etkileşim sayıları ve yeni fotoğrafın tarihlerine. Elbette yorumlarda genelde üzücü, yazık şeklinde devam ediyor. Kötü sözler, kızgınlık ifadeleri görülüyor.

Twitter paylaşımlarının bir katkısı var mı?

Peki bir katkısı oldu mu? Anlık paylaşımlar, anlık tepkiler. Hakkında ne öğrendik? Bunlar faydasız demiyorum kesinlikle ama digital medyanın en bilinen ve görünen yüzü sosyal medya iken aslında sadece bu değil demek istiyorum..

Bununla birlikte katkıya da bir örnek vermek istiyorum.

Mesela twitter’da da paylaşımlarda bulunan bir arkadaşımız su terazilerine takmış durumda. Emin olun pek çok su terazisini onun ve bir başka arkadaşın ısrarlı takipleri sonucunda öğrenmiş olduk. En son rakam 74 su terazisi oldu. Ben de kültür envanterinde harita konumlarını güncelledim. (PPT)  İstanbul Ansiklopedisi’nde kaç adet vardı, kontrol edemedim ama daha düşüktü, 30 lu rakamlar aklımda kalmış. Benzer şekilde bir arkadaşımızla Kırkçeşme üzerinde kaybolmaya yüz tutmuş su kemerlerinin yerlerini eski haritalardaki yerlerini tahminler üzerine yeni harita üzerine yerleştirerek tespit ettik. 

İçerik Üretiminin Kurum ve Kuruluşlar ile Akademideki Etkileri Neler?

Aslında bir etkisi olmasını elbette istiyoruz. Ancak bu kurum ve kuruluşlar ile kişiler, vatandaşlar arasında bir bilgi akışı sağlanınca olur.  Yani onların evvela bu işlere gönüllü olması ve iletişim kanallarını, kullanıcılara uygun biçimde açması gerekiyor. 

Mesela İBB Beyaz Masa buna iyi bir örnek olabilir. Belediyelerin yaptığı kimi internet anketleri belki. Aktif olarak kullanılan kimi kuruluşların twitter, facebook hesapları olabilir. Bu konuda alınacak çok yol olduğunu söyleyebiliriz.

Uluslararası Etkileşim

Uluslararası etkileşimi ben kendi paylaşımlarımla zaman zaman hissediyorum. Özellikle akademi dünyasından fotoğraf talepleri yahut İstanbul’a, Türkiye’ye dair sorular alıyorum. Oluşturduğum içeriği google translate ile çevirip okuyanlar oluyor.

3. tur

Aslında evvela biraz geçmişe gitmek istiyorum. Kendi tecrübelerimden hareketle.

10-12 sene kadar önce İstanbulu gezerken rastladığınız bir bina olsun, bir çeşme olsun; buna dair herhangi bir bilgi bulmak pek kolay olmuyordu. Zaten arama yapmak için o yapının adını bilmek zorundaydınız. Halbuki elinizdeki tek bilgi çekmişsek bir fotoğraf görüntüsü ve yerinde gördüğümüz için konumu oluyordu. Mesela İstanbul ansiklopedisini baştan aşağı kaç kere taramıştım, fotoğrafla benzeterek ne olduğunu bulayım diye.

Sonrasında yavaş yavaş gerek kurumsal düzeydeki siteler, gerek bloglar, forumlar derken bir bilgi ve içerik artışı gerçekleşti. Aslında birçoğu ansiklopedik bilgiyi tekrarlamaktan ibaret oldu. Taze bir blog yazısında ansiklopediden kopyalanmış Yenibahçe kurbunda ibaresini hatırlarım. Kaç kişi bilir ki Yenibahçe neresidir? Şimdi orada bir sokak var, hatta harita konumunu vermek mümkünken ansiklopediyi tekrarlamak, garip tabi. Ancak yapılan çalışmalardan bile hızlıca aradığınız bulmak pek kolay olmuyor. Çok sayıda sayfayı taramak zorundasınız, varsa ve gözünüzden kaçmazsa buluyorsunuz.

Mesela envanter siteleri çıktı. Bazısı geri kayboldu. Verim alan oldu mu? Daha yeni denedim kültür portalını ama bir sonuç alamadım. Kullanıcı ihtiyaçlarının baz alındığını söylemek çok zor. Mesela geçen gün bu partalda Saat kuleleri yazısı gördüm. Halen duruyordur. 11 tane saat kulesi belirtilip geçilmiş, bakın burası bir meraklının, gezginin blog ortamı değil; halbuki 50 nin üzerinde saat kulesi var ülkede. Hepsini tek tek tanıtmasalar bile haritada gösterebilirler, en azından şu kadar saat kulesi var bile denilebilirdi.

Bir diğer örnek arşiv fotoğrafları sunan siteler, kütüphaneler. Aradığınızı pek o kadar kolay bulamıyorsunuz. Kullanıcı ihtiyaçlarının dikkate alınmadığı rahatlıkla görülebiliyor. BUnlar bana daha çok sunmak için sunulmuş gibi geliyor. Ellerindekini boca ediyorlar.

Geldiğimiz teknolojik ve internet altyapısı artık bize daha fazla kolaylıklar sunarken halen klasik anlayışı devam ettiriyoruz. 

Bugün, günümüzde kitap, ansiklopedi şeklinde yayınlar elbette üretebiliriz ama dijital dünyanın, digital medyanın olanaklarına bigane kalmamak lazım. 

Artık neredeyse hepimizin elinin altında sürekli yanımızda akıllı telefonlar var. Internet erişimi giderek mobile kaymaya başladı. Benim sitelerde bu oran % 60 ile % 80 arasında değişiyor

Hatta akademi lle bağı bulunmayan pek çok bireysel olarak meraklı ve  bağımsız araştırmacı kişiler de mevcut. Tüm mesele bütün bunları bir potada eritebileceğimiz altyapıyı oluşturup bu insanlar buraya çekebilmektedir.

Gelecekte eğer bir kent bilgisi üretmek ve hatta bunu yaygınlaştırmak istiyorsak evvela neye sahip olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Yani envanterimiz nedir, stoklarımızda ne var? Anlık olarak durumları nedir? Eğer kültür varlıkları üzerinden gidersem özellikle İstanbul gibi zengin, toplamda Türkiye gibi çok zengin bir ülkenin envanterini tama yakın olarak tespit etmek ve güncel tutmak zorundayız. Bunlar muhakkak dağınık olarak farklı kurumlarda mevcut. Mesela İstanbul için 35 bin kültürel varlıktan bahsediyoruz. Türkiye için kaçtır bilmiyorum. Herhalde en az 10 kat fazladır. 300 bin? İnternette Almanca bir köprü, viyadük çalışması görmüştüm. dünyada 100 bine yakın köprü, viyadük, geçiş köprüsü hatta su kemeri gibi yapılara ait envanter yapılmış. Çoğunda fotoğraf bile var. (PPT’de göster)

Bunu ancak meraklıları biraraya getirerek, içerik üretimine katkı sağlayacak ortamı hazırlayarak yapabiliriz.  Biraraya gelmekten kastım tabii ki fiziki değil. Kişilerin içerik üretebileceği, kurumların ellerindekini ve arşivlerini paylaşabileceği bir ortamı sunmamız gerekiyor. Herkesin merak seviyesi, bilgi seviyesi farklıdır. Burada kastım kesinlikle forum tarzı yapılar değil. Katkıda bulunan insanlar aynı zamanda daha fazlası için gayret edeceklerdir.

Peki bu ne sağlar? Evvela kültür envanteri açısından ne kadar zengin olduğumuzu ve bu zenginliği nasıl göreceğimizi biliriz. Yani turizme bir katkısı olacaktır. Hakeza bilirsek, koruruz. Koruma anlayışı gelişecektir.  Yerel yönetimlere, şehir yönetimlerine baskı yapma olanağımız artar. Daha fazlasına merakın yolu açılır.

Bir de bakıp geçmek yerine merak duygumuz artacaktır. Mesela arkeoloji ile hiç alakası olmadığını bildiğim birçok insan antik kentleri gezmekten keyif alıyor. Bir örnek vereyim. Perge antik kentine bir kaç yılda bir gidiyorum. Her seferin değişmiş ve daha geniş alana yayılmış olarak buluyorum. SOn seferinde PALAESTRA olan alanın açıldığını ve rahat gezilebildiğini gördüm. Buyrun, palaestra ne? Güreş okulu imiş.