Sosyal Medya’da Olmak ve Paylaşımda Bulunmak Üzerine

Baştan söyleyeyim ben sosyal medya araçlarından çok faydalanıyorum. Olabildiğince verimli kullanmaya gayret etsem bile, kirlilikten ötürü bunu istediğim ölçüde başaramıyorum. Çoğu sosyal medya ortamında hesabım olsa ve üstelik bunları kullansam bile, gerçek manada düzenli takibim altında olan Facebook ve Twitter var. Özellikle günceli ve ilgi alanlarım doğrultusundaki konuları takip için bu ikisi çok işime yarıyor. Temel maksadım bilgilenme değil, haberdar olmak. Facebook’ta çok fazla kişi, grup yahut sayfa takip etmiyorum. Karşılaştığım 10 paylaşımdan 2-3’ü bana keyif verirse, içeriğinden faydalanırsam kârdayım. Rastgele beğen asla yapmam desem bile zaman zaman kişileri memnun etmek adına yaptığım oluyor; sürekli yorum yapmaktan kaçınmaya gayret ediyorum; hatta o an kızmışsam yahut doğrusunu biliyorsam yazıyorum fakat sonrasında uğraşmamak adına göndermeden sildiğim çok oluyor. Bu ortamlar yarım yamalak okumalardan ötürü yanlış anlamaya çok müsait ve bunlarla ve bu kişilerle vakit kaybetmek, stres yaşamak, laf kalabalığının içinde olmayı istemiyorum. Twitter’da çok seyrek ciklerim ve az kişiyi takip ediyorum. Daha fazlasını takip edemediğim için, etmiyorum. Instagram‘ı keyif almak adına kullanıyorum, oradaki fotoğraf dünyasını pek ciddiye almıyorum. (Fotoğrafların harita üzerinde yerleşimi işime yarıyor) yer bildirimlerini zaman zaman yapsam bile Swarm/Foursquare’i pek ciddi kullanmıyorum. Bir kez mekân adresini bulmak için kullanmıştım. Google Plus ve Pinterest‘i nispeten seyrek takip edip daha çok ürettiklerimi paylaşım maksatlı kullanıyorum ve orada sınıflandırma yapıyorum. Bunun dışında da pek çok araç var. Flickr, Youtube, Picasaweb, Tumblr gibi ortamlarda maksadıma uygun olarak ürettiklerimi paylaşıyorum. Bu ortamlarda asla başkalarının ürettiği içeriği kullanmıyorum. Başkalarının ulaşması birincil amaç olmakla birlikte lazım olduğu zaman kendimin ulaşması ana nedendir. Bilgisayarda, disklerde aramak yerine bu ortamlarda daha hızlı buluyorum. Bu arada diğer insanların faydasına da sunmuş oluyorum ki geridönüşlerden faydalanan olduğunu biliyorum.
Gün/gece boyunca Twitter’da cikleyenleri ben de anlamıyorum. Bacak kadar çocuk sürekli tvit atıyor. 5 yaşında bir çocuk, bir gün ben çok eskiden diye başlayan bir cümle kurmuştu. O aklıma geliyor. İçerik üretmemiş, üretme kabiliyeti gelişmemişlerin derdini bir cümleye sığdırmaları mümkün mü? Görünen o ki, dezinformasyonu yaymak için ideal bir aday olmakta kalıyorlar. Ekserisinin gönlünde twitter fenomeni olmak var. Pek çoğunun herhangi bir haberin, bilginin doğru olduğunu düşünmeleri, bunu ölümüne savunur olmaları için kendi dünya görüşlerine uygun olması yetiyor. Bu şekilde aslında doğru olması sözkonusu bile olmayan yeni doğrular inşaa edilen bir dünya oluyor sosyal medya. Tek kriter var: hoşa gitmesi, çok beğenilmesi, çok paylaşılması. Doğru olduğuna, güzel olduğuna, faydalı olduğuna inanmak için yetiyor. Hele hele binlerce kişi bir insanın takip listesinde nasıl olabiliyor? Bu kadar vakit harcarken, birşeyler üretecek enerjiyi / zamanı bulmaları beni şaşırtıyor. (Doğru bildiniz, ekserisi üretmiyor.) Hatta bu konu ile alakalı şöyle bir tvitimi hatırlıyorum:

İçerik geliştirme ortamı olarak sadece Facebook’u, Twitter’ı kullanmayı doğru bulmuyorum. Twitter olsun, Facebook olsun kısa sürede içerikleri eskitiyor. O nedenle emeklerin boşa gittiğini, gereksiz zaman harcandığını düşünüyorum. Bu ortamları sadece içeriğin yayılmasını, ilgili kitleye ulaşan, kitleyi geliştiren bir kanal olarak kullanmak daha akıllıca geliyor. Derli toplu hale getirerek bir blog yazısında yahut fotoğraf, video olarak ilgili sayfalarımda muhakkak paylaşmayı yeğliyorum. Arkadaşlarımı yazma ve paylaşma konusunda gazlasam bile bu konuda maalesef fazla hareket göremiyorum. Pek çoğu için brr brr konuşmak daha cazip. Genel olarak internette Türkçe içerik zayıf, kaliteli Türkçe içerik ise çok çok zayıf. O nedenle yazan ve paylaşan herkese fena halde saygı duyuyorum.

İçeriğin nerede üretileceği dışında, hangi sosyal medya ortamlarında paylaşılıp paylaşılmadığı da mühim. Aynı içeriğin herhangi bir süzmeden geçirilmeden, bana tüm kanallardan ulaşması içeriğe ve üreticisine soğumama neden oluyor. Böyle durumlarda o içerik üreticisinin takip ettiğim kanal sayısını azaltma yoluna gidiyorum. Bombardıman şeklinde, abartılı tanıtımlarla mesaj gönderenlere sabrım yok ve kısa süre sonra uçuruyorum. Bir ara bir gazete hesabını takip edeyim dedim; bir saat sürmeden takibi bırakmıştım. TR’de gazeteciliğin habercilikle alakası kesildiğinden ötürü bir ciddiyeti kalmamıştır. İçerikle uyuşmayan aptal saptal başlıklar, başlık uzunluğunda haberlerle dolu Türk gazeteleri. Alayının içine Playboy kaçmış, üçüncü seviye bir dünya. Öyle bir kurumda maaşlı çalışıyor olmaktan bile utanırdım ben.

Takipçi sayısının çokluğu, sayfa gösterimleri zaman zaman benim de aklımı çeliyor. Bunları arttırmak adına herhangi bir çalışma yapmıyorum. Mesela “sen çok beğenirsen, seninkini de çok beğenirler; sen takip edersen, seni de ederler” kuralı bu ortamların çoğunda rakamları yükseltmek, daha popüler olmak için halen en geçerli yol. Üçüncü sınıf içerikler bunu kullandıklarından ötürü çok popüler oluyor. Çok sıkı olmasa bile bazı kanalların istatistiklerini takip edip, önem veriyorum. Özellikle Istanbulium ve eski fotoğraflara dikkat ediyorum. Onlar sosyal paylaşımdan ziyade blog ortamları zaten. Kimsenin gözüne gözüne sayfaları asla sokmadım, sokmam. Temel SEO çalışmalarını da yapmadım. Aslında bu konuda bir pişmanlığım var. Çünkü bazı anahtar kelimelerde ilk sıralar dandik dandik içeriklere ait. Sayfama günlük 100 kişi geliyorsa, bunun sadece 5-10 arası gerçek okuyucudur, bunun farkındayım. 300 kişi de gelse yine 5-10 olacaktır. Mesela Flipboard‘da takipçim 8 bine dayanmış durumda. Çok olma sebebi Türkçe içerik üretenlerin çok az olması dolayısıyla ilk sıralarda rastlayıp takibe alıyorlar. Google Plus gösterimim 20 milyonu geçmiş durumda. Bu hoşuma gidiyor. Ama bunun sebeplerini bildiğim için gözümde çok büyütemiyorum. Halbuki fena halde allanıp pullanıp satılacak bir rakam. İnanmayan kendininkine baksın, en fazla birkaç binli rakamları görecektir. 🙂

Geçmişte başlayıp devam etmediğim başka sosyal medya ortamları olduğu gibi, hiç girmediklerim de var. Bununla birlikte mevcut olanlardan bir kısmının zaman içinde sonlanacağını düşünüyorum. (Örneği boldur.)

Zaman zaman bazı sosyal ortamlar için lüzumsuz vakit harcadığımı düşünüp, askıya aldıklarım da oldu. Paylaşımları yahut, takibi durdurdum.

Takipçilerin ekserisi okuma konusunda tembel. Uzun yazıları, üzerinde vakit harcanacak içerikleri okumaz; en fazla göz gezdirirler. Mesela paylaştığınız videolar aslında pek izlenmez. Günümüz ortalama sosyal medya kullanıcısı sadece göz gezdiren, beğenen ve paylaşanlardan ibarettir. Peki bunu nasıl anlayabiliriz? 5 dakikalık bir videoyu paylaştığınız zaman eğer beğeni 5 dk sürmeden geliyorsa, sadece beğenilmiştir. Yahut okumadım ama diye cümleye başlayarak yorum yazan tiplere bile rastlıyoruz. Bi ikstir git allaasen diyeceksin böylesine.