Kiev’e geldiğimden beri Lviv‘a gitme zamanını kolladım ama kısmet olmadı. Çok fazla methiye duymuştum. Nihayetinde 2 günlüğüne gezebildik. Biz Livov diyoruz, Rusça’dan almış olmalıyız. İngilizce Lviv Ukraynaca’dan geçme. Ukraynaca “Львів“, Rusça “Львов” yazılmakta. Polonyalılar da “Lwów” yazıyorlar. Ben de yazı içerisinde Lviv demeyi tercih edeceğim.
Ev kiralama yoluna gittik. O konuda biraz başımız ağrıdı ama nihayetinde 2 günlük bir gezidir diye pek umursamadık. Evler genelde eski, hakeza eşyalarda. Eski olmakla birlikte pis olabiliyor. Burada birazda şansınız size yardım edecek. Hizmet sektörü konusunu Türkiye ile pek karşılaştırmamanızı tavsiye ederim. Dönüş treni sabahın kör saatinde olduğu için tren garına yakın bir evi tercih ettik. Merkeze giderken genelde yürüdük zaten.
Kiev’le karşılaştırınca epeyce küçük bir şehir. Özellikle Eski Lviv denilen şehrin merkezi bölgesinde genelde vakit geçirileceği için dar alanda tamamen yürüyorsunuz. Daha Avrupai bir havası var. Sokaklar, meydanlar ve ara sokaklar. Haritaya gereksinim duymadık. IPhone için “Lviv Places” diye bir uygulamayı indirdim ve onunla pek sıkıntı yaşamadan gezdim. Orada olmayan birkaç şeye de rastlamadım değil. Yaşanılan tek problem eserler yahut binalarla ilgili ya bilgi olmuyor yahut Ukraynaca dışında pek fazla birşey yazmıyor.
Şehir içinde bolca anıt ve heykel bulunmakla birlikte aynı zamanda binaların girişinde, üzerinde yahut tepelerinde de gerek kabartma olarak gerekse anıt olarak dikilmiş pek çok heykel görebiliyoruz. Aynı şeyi aşağıda bahsedeceğim mezarlık içinde de görebiliyoruz. Değişik mezheplere yönelik farklı kiliseler görebilmekle birlikte çoğunluğu Katolik kilisesidir.
Şehiriçi ulaşımda otobüsler, maşrutkalar (dolmuş) ve tramvay yaygın olarak kullanılıyor. Tramvaylar pek yavaş gidiyor. Zaten mesafeler de uzun olmadığı için dert etmeyip çevreyi seyrediyorsunuz. 1,5 grivna idi tramvay bileti. O günün kuru ile 35 kuruş gibi düşünebilirsiniz.
Yemek konusunda bir tavsiyede bulunmam zor. Ukrayna mutfağını oldu bitti lezzet olarak pek sevemedim. Ayrıca kullanılan etten emin olamadığım için dışarda yemek yememeyi yahut bilinen belli başlı yerleri tercih ediyorum. Burada da salata ve pizza ile idare ettik. İyi pizza yapan yerleri rahatlıkla bulabiliyorsunuz.
Epeyce turist çeken, özellikle Polonyalıların ziyaret ettiği, içinde kendilerine ait bir şehitliklerinin olduğu Lychakiv Mezarlığına da gittik. (Личаківський цвинтар)
Harita üzerinden bakarak hareket ettik ama giriş kapısı olacağını düşündüğümüz nokta giriş kapısı değilmiş. Allahtan bir giriş bulduk ve oradan içeri daldık. Çıkarken giriş kapısından çıktık. Aslında bizim için iyi oldu; çünkü büyük bir alan ve ana kapıdan girseydik, muhtemelen yorulup sonuna kadar gitmeyebilir yahut gitsek bile fazla yorulurduk. Her noktasını gezmek istediğiniz için koca bir günü bu mezarlıkta rahatlıkla geçirebiliyorsunuz.
Lviv’de bolca müze var. Eczane müzesi, posta müzesi gibi minik müzelerle birlikte daha büyük müzeler de var. Ancak dar zamanda onları gezmeye pek fırsat bulamadık. Birkaç ufak müze ve galeriye girip çıkabildik. Şehrin içinde, sokaklarda dolanmak daha keyifli geliyor.
Hava mevsime göre epeyce soğuk olduğundan, hiç farketmeden üşütmüşüm. Bu ise önce bel ağrısı, sonrasında mide bozukluğu olarak kendini gösterdi. O nedenle ikinci gün gezimiz bel ağrısı nedeniyle biraz sıkıntılı geçti. Sürekli oturma gereği duymamdan ötürü, yavaş hareket etmek zorunda kaldık.
Bu bir keşif gezisi mahiyetinde oldu. Artık ikinci geziyi daha detaylı yapabilirim.
Daha fazla fotoğraf için Flickr’da oluşturduğum sete yahut Google+ albümüne bakılabilir