Aşağılık Haber Dili

Özellikle internet medyasının etkinliğinin artması ile birlikte aşağılık bir haber dili ortalığı sarmış bulunuyor. Salt reyting amacıyla bunu yapanları bir yere kadar anlıyorum, dertleri haber vermekten ziyade sayfa gösterimi arttırmak. Reklam gösteriminden paraları cukkalayacaklar. Keriz avına çıkmışlar. Ama daha ciddi olmasını beklediğimiz, belirli bir kurumsal medyanın organı olan haber siteleri, gazete siteleri, televizyon siteleri bunu yapmaya başladıysa gazetecilik mesleği adına birilerinin utanç duyma zamanı gelmiş demektir. Ben gazeteci olsam çoktan mesleğimi soran kişiye gazeteciyim demeyi bırakmıştım.

Bu aşağılık başlıklar genelde şöyle:

“O maddeye bile hayır dedi…”

“İşte o adamla göründü…”

“Cumhurbaşkanı Başbakana sert çıktı …” (Siz tabi TC Cumhurbaşkanı sandınız ama haberdeki Minilivanyaland Cumhurbaşkanı imiş)

Bıdı bıdı bıdı… Böyle onlarcası var. Clickbait diyor gavur.

Bir diğer haber verme şekli ise sansasyonel olma adına başlığı abartmak, can alıcı hale sokmak. Bu zaten geleneksel medyada da kullanılan bir yöntem. Bir satırlık bir başlık görüyorsunuz. Peki ya içerik. O da başlıktan hallice. Twitter gazetecisi bunlar. Ortada aslında haber filan yok. Sadece kendilerine fısıldanmış, bir yerlerden gelmiş bir fısırtıyı kullanıyorlar. Editörlük, muhabirlik hak getire!

Bir diğeri ve çok kişinin aslında dikkatini çekmeyen, sektörün ne kadar boktan hale geldiğini gösteren ana gösterge var: İçinde gazeteciliğin, muhabirliğin, haberciliğin olmadı metinler, görüntüleri haber diye sunmak. Öyle çoğaldı ki, ciddi olarak bildiğimiz haber televizyonlarının ana bültenlerinde bile rastlar olduk. Rastlar olduk demeyeyim, neredeyse hakim habercilik şekli bu oldu. Mesela ben haberleri başından sonuna izleyecek sabra sahip değilim. Bu dediklerim ciddi haber kanalları. Diğerleri direkt embesillere hitap ettiği için hiç bakmıyorum bile. Bunun neresi haber diye diye en fazla 3-5’ini seyredip kapatmak zorunda kalıyorum. Dakikalarca aslında her yerde olabilecek olağan birşeyi haber diye döndere döndere gösteriyorlar. Misal “Erzurum’a kar yağdı” diye görüntüler (çoğu da arşiv ha) ve olmazsa olmaz yapılan canlı bağlantı. Bunun neresi haber? Aylardan Temmuz mu? Erzurumlu ilk kez kar mı gördü? Bir başka misal daha vereyim anlaşılmadıysa: Herhangi bir şehirde, herhangi bir zamanda tekeri patlayan kamyon nasıl olduysa sokağa bakan bir güvenlik kamerası yahut yoldan geçen birince görüntülenmiş. Bakıyorsunuz ana haber bülteninde görüyorsunuz. Burada haber nerede? Görüntüyü birkaç kez döndürmek, bazı anları yavaşlatmak, bazı noktalara zoom yapmak dışında başkaca bir emek yok. Yahut iki kişi kavga etmiş, hatta biri bıçaklamış diğerini. Ortada yine alalade bir kamera görüntüsü var. Ya sonrası? Hani zaten haber değeri yok ama habercilik adına bütün verilenler bu kadar mı? Muhabir kim? Onlar neden kavga etti, niye biri diğerini bıçakladı, bıçaklanana ne oldu? Bla bla bla. Aslında verilen tüm haberlere bu gözle baktığınızda ortada ne bir editörlük, ne bir muhabirlik olmadığını görüyorsunuz. İşte kamera orada, eleman orada, kendilerine iletilmiş birşey varsa onu size aktarmakla görevli. Hepsi bundan ibaret. Televizyon dedim ama gazete ve internet haber siteleri de aynı ha!Peki işini düzgün yapan hiç mi yok yahu! Elbette var. Ama onlar çok dar bir kesime hitap ediyor, popüler olma adına saçmalayamıyorlar ve samanlıktaki iğne misali denk gelmeniz çok kolay olmuyor

Not: Clickbait’in bu kadar yaygın olmadığı bir dönemde  yazıp taslağa atmışım, yayımladım.