Sosyalleşiyoruz valla…

Sosyal ağlar, paylaşım ortamları bizi sürekli sosyalleştirme peşinde. Hakkındaki en fazla bilgimiz profili ile sınırlı insanlarla karşılıklı takipleşerek sosyalleşiyoruz. Bununla birlikte herhangi bir ortamdan tanıdığımız insanları bir de sosyal medya denilen bu ortamlarda görüyoruz.

Kendi emeğimiz ürünü olan yahut kendi seçtiğimiz bir içeriği paylaşıyoruz, onlar beğeniyor, yorumluyor, kendi sosyal arkadaşlarıyla paylaşıyor derken süreç çeşitli sarmallara giriyor. Bazen sarmalın ilk halkasında kaybolurken bazen sonsuz sayıda halkalara doğru yol alıyor.

Pek çok araştırmalar, infografikler yayınlanıyor. Gittikçe sosyalleşiyoruz.

Ben en çok Facebook kullanıyorum. An itibariyle 416 kişi var listemde: Bir kısmı hiç tanımadığım, bir kısmı ile ortak bir yerlerde bulunduğumuz için, bir kısmı belki bir kere gördüğüm, bir kısmını ortak ilgi alanlarımız olduğu için listemede dahil oldu. Önemli bir kısmının en az bir kere bile olsa yüzünü görmüşümdür, kimisi ile merhabadan öte sohbetim de olmuştur. İlk başlarda eklerken dikkat ediyordum. Her isteğe olumlu karşılık vermiyordum. Bazen reddediyor, bazen bekletiyordum. Hatta bir ara düzenleme olanağı yokken kişileri siliyordum bile. Zamanla Facebook da gelişti, pek çok özellik eklendi, iyileştirildi. Arzu edersek kişilerin aboneliğinden çıkabildiğimiz için gelen tüm talepleri (ticari hedefleri olanlar hariç) olumlu cevaplıyorum. Bu saatten sonra birilerine olumsuz cevap verirsem peki arkadaş listemde yer alan 400 küsür kişiyi hangi sebeple eklediğimin cevabını nasıl veririm? Kimseyi engellemiyorum, yasaklı değil; tek yaptığım bazısının sadece önemli güncellemelerini alıyorum, bazısının tüm güncellemelerini görüyorum, çoğunluğun da hiçbir güncellemesini görmüyorum. Böylece hem arkadaş listem kalabalık oluyor, hem de sınırlı sayıda bildirim alıyorum. Pek çok kişide bana aynısını yapıyordur.

Kişi abuk subuk yazıyorsa, fazla politize ise, seri paylaşımlarda bulunuyorsa, paylaşımları ilgimi çekmiyorsa listemden çabucak düşüveriyor.

Facebook’u şu aşamada sadece kendi üretimlerimi paylaşmak ve eski İstanbul ve Türkiye fotoğraflarını takip etmek dışında pek kullanmıyorum. Arada bir de geyik niyetine olmuyor değil. Sadece bunlar bile epeyce vaktimi alıyor, ama sonuç itibariyle bir şeyler öğreniyorum, öğretiyorum, gelişme gerçekleşiyor. Ara sıra durum güncellemelerinde beğendiğim birşeyleri paylaştığım da oluyor.

Bizim yeğenler, çevredeki çocuklar benle arkadaş sayısı muhabbeti
yapıyor. Yavrucum sen hayatın boyunca bu kadar insanı henüz daha
görmedin, nereden buldun bu kadar arkadaşı diyorum ama nafile. Hani Sadece Türkler olsa neyse, bir sürü yabancı çocuk bile var listelerinde. Sonra bi bakıyorum kendisine ait 5-6 profili var. Soruyorum, tüm arkadaşları öyleymiş bacaksızların.

Facebook dışında zaman zaman Twitter ve Friendfeed’de birşeyler paylaşıyor, Flickr başta olmak üzere Panoramio ve bazı sitelere fotoğraf ekliyorum. Blogger’da 3 tane blog tutuyor, Tumblr’da fotoğraf blogunu güncelliyorum. Linkedin’de bazı grupları takip ediyorum. StumbleUpon’u ekran karşısında sıkılınca rastgele fotoğraf bakmak için kullanıyorum. Farklı sosyal sitelerde üyeliğim olmasına rağmen bazısına hiç girmiyorum, bazısına arada bir uğrayarak konu ile ilgili paylaşımda bulunuyorum. Bildiğim sosyal sitelere muhakkak bir üyelik gerçekleştiriyor ve en azından haberdar olmaya gayret ediyorum. Nedir, ne değildir bilmek gerek!

Tüm bu sosyal ağlar özellikle yaygın olarak kullanılan Facebook’un bir de sadece paylaşma yüzü var. Mesela birisi bir yazıyı paylamış; hızlı okusanız 4 dk sürecek diyelim. Yahut video 5 dakikalık. Daha paylaşım olalı 2 dakika geçmeden x kişi beğeniveriyor. Kişi her biri 4-5 dakikalık 3-5 videoyu ard arda paylaşabiliyor. Birileri de aynı hızda beğeniveriyor. Bu azımsanamayacak derecede özellikle kızlar arasında çok yaygın. Ben o şarkıyı biliyorum, çok güzel diye beğendim diyebiliyorlar. E izlememişsin? E ama önce izlemiştim diyebiliyor. Hatta paylaşmış mesaj atıyormuş, beğensene diye. Bu kadar da ciddiler yani.

Kimisi okumadan sadece paylaşmaya meyilli olduğu için yalan yanlış şeyleri paylaşmayı sürdürür. Hani, ne kadar paylaşırsam o kadar sosyalim düşüncesi yerleşiktir. Hele birde okumadan beğenenlerde birkaç beğen, altında da “ay kız valla iyi ki söyledin, sen olmasan napardık” gibi bir kaç yorum gururu iyice okşayıverir.

Ben gerçekten beğenmedikçe paylaşmıyorum ve hatta gerçekten beğenmemişsem “beğen” de yapmıyorum. Arada kaçan olmuştur muhakkak. Eminim küstürdüklerim de oluyordur. Ama napayım, bizde yalancıktan da olsa bunlar olmuyor. Ve pek o kadar da ciddiye almıyorum sosyal ağlarda olan bitenleri.